23 Şubat 2013 Cumartesi

‘İyiyim’ demeye dilim varmıyor…



Yılların yorgunluğu gözlerinden okunuyordu. Hala ilk günkü gülümsemesi yüzündeki masumiyetiydi. ‘ Nasılsınz?’ dedim. Birden o ihtiyar gözleri duygulandı. ‘İyiyim, sağolun siz nasılsınız’ dedi. İçim burkuldu bir an. ‘Ben de iyiyim’ diyerek teşekkür ettim. Zaman nasıl da bizi sürüklüyordu beraberinde. Hayatın acımasız tutsaklarıydık belki de hızla akıp giden bu nehirde. Gözler ah o gözler yok mu, nasıl da herşeyi apaçık gösterir.Ele veririz kendimizi, sakladığımız ihanetleri, acıları, geçmişin en acımasız izlerini belli ederiz. Halbuki herşey ne kadar da basitti.Tek kelimeyle ‘hayat’ adı üstündeydi. Ne bir adım atmaya cesaret ederdik ne de düşünmeye vakit ayırabilirdik. Kalabalıklar arasında yalnızları oynadık gölgemizin eşliğinde. Mutluluk pozları verdik etrafımıza. Suskunluğumuza yenik düştük. Hepimiz müşteriydik belki de.Kimimiz alıcı, kimimiz satıcı. Bize biçilen görev neyse ona göre şekilleniyoruz. Ruhumuz teslim olmazken nasıl da savaştık kendimizle? Sendeleye sendeleye öğrendik acılara gülümsemeyi. Tıpkı o amcanın dediği gibi: ‘Dün sakalımı kesmeyi unuttum, ondandır yorgunluğum’.
Yorgunluğun izlerini silmeye çalıştıkça iyice tükeniyoruz ömrümüzün baharında..

13 Şubat 2013 Çarşamba

Siz hiç olmayan bir sevgiliyi beklediniz mi?


Ve takvim yaprakları 14 Şubat’ı gösteriyordu. Bir an duraksadım. Bir yıl ne kadar çabuk geçmişti. Daha geçen yıl yalnızlar rıhtımından el sallamıştım bu yıla. Bu yılda  kaldığımız yerden devam edeceğiz anlaşılan. Günler ayları, yıllar mevsimleri kovaladı ardı sıra. Zaman akıp giderken her yeni güne  umut ektik ömrümüzce.Şimdiye bakıyoruz zaman yine 14 Şubat’a merhaba diyor. Hayat bize oyun mu oynuyor yoksa dalga geçer gibi yüzümüze mi sırıtıyor anlamadım gitti. Kimileri yalnız kimileri ise sevgilisiyle birlikte bu özel günü geçirecek. Bazılarınız ise ’14 Şubat’ta ne!’. Bize her gün sevgililer günü deyip geçiştirecek. Herkes biliyor gönülden sevene her gün bayram. Her gün aynı heyecan. Ama hislerde büyük bir boşluk oluşuyor bunun yanında. Doyumsuz olmamız. Sevgiyi tatmin olarak görüyoruz. Aşkı ise bir heves. Ufak bir kıpırdanmaya binlerce anlam sığdırmak istiyoruz. Egomuz nasıl da tavan yapıyor böyle zamanlarda. Duygularımızı ikiye ayırıyoruz. Erkeksi ve dişi hisler şeklinde. Kimlik veriyoruz her birine. Suni maskeler takarak yüzümüze sıradanlaşıyoruz paranın sihirli değneğiyle. Tüm kadınlar bir gün dahi olsa Sindrella, erkekler ise beyaz atlı prens olmak için yarışıyor. O gün kazanan ya da kaybeden yok. Nasıl olsa büyük gün. Herkes eşit şekilde hakkına düşeni alıyor görünürde. Tek gecelik birliktelikler, ertesi sabah iki yabancının bakışları arasındaki suskunluğa teslim oluyor. Satın alınan hediyeler 24 sa geçtikten sonra yerini gelecek tartışmaya bırakıyor.
Tüketiliyoruz, tükeniyoruz günden güne. Yitiriyoruz masumiyetimizi, çocuksu sevinçlerimizi. Herkes seyirci olmakla övünüyor kendisiyle.
Kolumuza iş olsun diye birilerini bulup,takıp dolaşıyoruz orda burda. Sırf yalnız kalmamak için başkalarının hislerini kullanıp, hiç  olmamış gibi karşımızdakilere umut veriyoruz. İşimize gelmezse  de yarı yolda bırakıyoruz. Keyfimizin esiri olmuşuz, farkında değiliz.
Şimde gelin düşünelim. Tüm bu yaşadıklarımız aşkı, sevgiyi, fedakarlığı, anlayışı, insanlığı, yüreğimizdeki güzellikleri barındırıyor mu? Gerçekten sevgiyi arıyorsak kendimizi ne kadar tanıyoruz? Ne istediğimizi biliyor muyuz hayattan? Bu soruların cevabını bilmeden işe koyuluyoruz ve hatayı daha  en başından yapıyoruz. Sonra da pişmanlıklar alıp başını gidiyor.
Tüm bunlara rağmen yüreğinde sevgiyi taşıyan, onu sevdikleriyle paylaşan, insanlığın bütün güzelliklerine sahip, aşkı ömürlük olan herkesin sevgililer gününü kutluyorum.
Yalnızlar ise olmayan bir sevgiliyi beklemeye devam. Umulmadık bir anda karşımıza çıkarsa diye:)

8 Şubat 2013 Cuma

Haykırış


Boğuluyorum yalnızlığımdan. Karanlık her yer. Hiç bir ses yok etrafta. Kim kapattı ışıkları böyle ansızın? Adım atacak cesareti kendimde bulamıyorum. Bir el olsa beni kurtaracak, bir ses bölse suskunluğumu kulağıma haykırarak Yaşadığımı hatırlatsa, havanın kokusunu çeksem içime, birlikte gökyüzünü seyretsek. Bulutların arasından güneş ‘merhaba’ dese ikimize. Tek ihtiyacım olan sadece huzur. Tek başına olacak gibi değil biliyorum. Gittikçe büyüyor yığınla yorgunluğum. Ah bu korkularım yok mu, beni mahvedecek bu genç yaşımda. İnsanın en büyük düşmanı kendisidir boşuna dememişler galiba. Etrafımda normal bir kişi görsem o da yok. Herkes anlık yaşıyor şimdilerde. Günler geçiyor, zaman hızla akıp gidiyor. Ama o hep tanıdık yalnızlığımız olduğu yerde duruyor. Bir şeyleri değiştirmek için çabalamaya çalışıyorum. Her başarısızlığa uğradığımda yaşadığım hayal kırıklıkları sığmıyor ruhuma. Yazarken rahatlıyorum bir nevi. Ama hevesimi kıranlar da oldu son zamanlarda.
Bu kadar sorgulayarak yaşarken hayatı sorgulamadan yaşamak nasıl bir histir acaba?